Mozaik

16.6.2017

Yerel basının “Duayen” sıfatını en çok hak eden, bilge kişi, değerli büyüğümüz Sevgili FEYZULLAH AKTAN bu hafta bizi İstanbul’da onurlandırdı. Ulaştırma görevlisi sevgili kardeşimiz Fırat Uluçay’a da bu anlamda teşekkür ediyoruz.
Keşanlı Yönetici ve İşadamları Derneğimiz (KEYİAD) yönetim kurulunun arzusuyla Tek Rumeli TV ekranlarından evlerimize de konuk olan, ÖNDER Gazetesinin kurucusu ve başyazarı AKTAN, “Domuz Dolabı” adını verdiği kitabında, neredeyse bütün yaşamını özetliyor.

 


Fıkra türü kısa yazıların “çarpıcı” büyük ustası değerli yazar, köşe yazılarının başlığında kullandığı “Kurt Kapanı” özelliğine uygun şekilde kitabının sonunda üç soru soruyordu:
1- “Yani ne olmuş?”
2- “Olayın asıl suçluları kimlerdir?”
3- “Ve.. neden kendi vatandaşlarını domuz dolapları ile kızıla boyamaya çalışarak başka bir ülkenin rejimine hizmet edenler yakalanıp cezalandırılmadılar?”
*
Yanıtını da veriyor; “Yani -sivil asker fark etmiyor- ‘Her devrin adamları’ her devirde iktidarın emrinde ve korumasında yapacağını yapıyor…”
* * *
Feyzullah Aktan Öğretmen’den bu programda ne öğrendik?
Program öncesinde de kendisiyle uzun-uzun söyleşme olanağı bulduğumuz Kepirtepe’den “Köy Enstitülü” AKTAN, özetle “Köylüyüz” diyor, ilave ediyor “Ama aynı zamanda bir mozaik gibiyiz”:
Keşan’da unutulmaz isimler Nazmi Başar ve Hamdi Çuhacı’dan örnekler veriyor. Bu iki müstesna şahsiyet, iki ayrı siyasi görüşün adeta Keşan temsilcisi gibidir.
Bildiğiniz gibi, bölümlere ayrılmış parçalar, yeni bir amaç doğrultusunda bir araya gelerek bütünleştiğinde, bunun adına “mozaik” deniyor.
Trakya’da bilinen bütün yollar, bütün mozaik, bizim “Kurtuluş Savaşını” gerçekleştirebildiğimiz güce benziyor.
*
“Türkiye Cumhuriyeti” bir GÜNEŞ gibidir.
Bu güneş bir “konfederasyon bayrağı altında” sıradan bir yıldız olabilir mi? Hayır!
Ülkemiz, içte ve dışta karşılıklı fayda ve saygı ekseninde, bütün dünya ülkeleriyle her alanda ilişki içerisinde olmalıdır.
Eksiklerimizi, daha az eksiği olan ülkeleri örnek alıp, kendi gerçeklerimizle harmanlayarak, ihtiyacımız olan yasa ve düzenlemeleri oluşturabiliriz.
* * *
Tahmin ediyorum Sevgili Feyzullah Aktan’ın yukarıdaki üç önemli sorusunda cevabı siz de buldunuz, bazılarını da zaten biliyordunuz.
Örneğin 27 Mayıs 1960 hareketini gerçekleştiren 38 kişilik Milli Birlik Komitesi üyeleri, çok çabuk birbirlerine düştüler. 12 Mart 1970, 12 Eylül 1980, 28 Şubat 1997 post modern müdahale süreci de öyle… Tek ortak görüşlerinin, devrin iktidarını devirmek olduğu anlaşıldı. Devrim yasalarını; içinde “uygarlık düzeyini aşmak” da bulunan Atatürk İlkelerini unuttular. “Her devrin adamlarının” kuşatmasına da direnemediler.
Yapmaları gerekeni yapmak yerine sadece kendilerini “Daimi Senatörlük” “Başkanlık Konseyi” “Anayasal Dokunulmazlık” gibi zırhlara bürüyerek geleceklerini garanti altına alıp dağıldılar.
Sonuç olarak Sevgili Feyzullah Amcamız, “Ülkenin bugünkü durumundan” hoşnut değil, sanırım “haksız” da değil.

Test

Form Gönderimi

Tamam

© Ahmet Eler 2017 | Tüm Hakları Saklıdır.
Web Tasarım Teknobay.