Bugün küresel büyümedeki yavaşlamaya karşı alınacak net önlemler hala bulunamadı. 2019’da Çin, Avrupa ve ABD dahil başlıca ekonomilerde yavaşlama beklenirken,Dünyanın ikinci büyük ekonomisi Çin’deki büyümenin yüzde 6’ya gerilemesi öngörülüyor ki uzun yıllar 2 haneli büyüyen Çin ekonomisindeki bu yavaşlamanın dünyaya etkisi hiç de azımsanamaz.
Geçtiğimiz ay Davos’ta yapılan toplantılarda yine gündemin ana maddesi ‘’Ticaret Savaşları’’ oldu. Doğrusu bundan sonraki dönemlerde gündemden hiç düşmeyecek olan bu ticaret savaşlarını daha da fazla konuşacağız. 2008 finansal krizinin ardından mali genişleme politikası ve düşük faiz nedeniyle artan özel ve kamu borç seviyelerinden dolayı bugün küresel büyümedeki yavaşlamaya karşı alınacak net önlemler hala bulunamadı. 2019’da Çin, Avrupa ve ABD dahil başlıca ekonomilerde yavaşlama beklenirken,Dünyanın ikinci büyük ekonomisi Çin’deki büyümenin yüzde 6’ya gerilemesi öngörülüyor ki uzun yıllar 2 haneli büyüyen Çin ekonomisindeki bu yavaşlamanın dünyaya etkisi hiç de azımsanamaz.
Avrupa’da Fransa ve İtalya net olarak durgunluk seviyesine ulaşmış duruma geldi. Davos’ta bir kısım uzmanlar küresel büyümenin bu yıl “ılımlı” ve “istikrarlı” olmasını öngörürken,iklim değişikliği ve siber saldırılar gibi bir dizi ciddi risklerin de dikkate alınması gerektiğini vurguladılar. London School of Economics Öğretim Üyesi Jin Keyu de ABD ve Çin arasındaki son ticari ihtilafların her iki ülkenin ihracat rakamlarını aşağı yönlü etkilediğine işaret ederek, “Ticaret savaşlarının arka planda da bir yararı oldu. Ticaret ihtilafları, Çin’e gerekli reformları yapması ve ekonomisini açması için dış baskı yaptı.” diye konuştu. Çin’in çoğu kredisinin finansal sektöre veya devlete ait işletmelere gittiğini aktaran Keyu, “Çin’de hanehalkından gelecek daha fazla tüketim, diğer ülkelerden düşecek talebi dengeleyebilir.
Bu da küresel ekonomi için potansiyel parlak bir nokta.” şeklinde önemli bir vurgu yaptı. “Çin’in ABD tahvil piyasasına yatırımını önemli ölçüde azaltacağını düşünmüyorum” diyen Bridgewater Associates Yönetim Kurulu Başkanı Ray Dalio ise ABD’nin yüksek düzeydeki kamu borcuna dikkati çekerek, gelecek birkaç yıl içinde borç miktarlarının risk kaynağı teşkil ettiğini belirtti. Dalio, geleneksel olarak Çin’in ABD’nin tahvillerine yatırım yaptığını, siyasi tartışmaların Çin’in ABD’ye borç verme ilgisini etkilemeyeceğini ifade ederek, “Çin’in ABD tahvil piyasasına yatırımını önemli ölçüde azaltacağını düşünmüyorum.” dedi. Bu noktada işin özetini 2 temel argüman üzerine inşa edebiliriz; 1. Ticaret savaşlarını özellikle ABD devam ettirecek, ülkelerin özellikle kendi maliye politikalarında sıkılaştıma önlemleri, tarım ve sanayii bazlı üretim hamleleri bu işlere dair alınacak en doğru duruş olacaktır.
2. Türkiye olarak iç pazardaki daralma karşısında en temel vurgumuz hep ihracaat idi.Avrupa’daki olası durgunluğu hesaba kattığımızda ihracatımızın %50’sini Avrupa’ya gerçekleştiren ülke olarak yeni pazar arayışlarımız daha elzem bir hal almak durumundadır. Sonuç olarak; kırılganlıkarı azaltmanın, dışarıda yapılan bir takım hamlelerden en asgari seviye etkilenmenin temel prensibi Tarım ve Sanayi üretimini bizatihi devlet politikalarıyla teşvik ederek güçlenmekten geçiyor. Venezuela’da yaşananları hepimiz dehşetle izliyoruz. Dünyanın en büyük petrol rezervi üzerinde oturan ülkede akıllı maliye politikaları olmayınca, üretim ve istihdam arttırıcı sistematik hamleler çok zayıf kalınca dışarıdan gelen ataklar ile ‘’ Failed State’’ işlemez devlet haline gelmesi dünyamız adına üzüntü verici bir durumdur. Temel prensip her zaman ‘’Üretiyorum, Katma Değer Sağlıyorum, Öylese Varım’’ manifestosu ekseninde konuşlanmaktan geçiyor.